NANKÖR..
Bir değil, beş değil, ellibin kere,
Altında çul olsan, bilmiyor nankör.
Ayağına çorap, başına bere,
Sırtına şal olsan, bilmiyor nankör.
Bardağında şurup, tabağında aş,
Temelinde beton, duvarında taş,
Yüreğinde sevinç, ufkunda Güneş,
Elinde gül olsan, bilmiyor nankör.
Öz evlatlarının, koyup yerine,
Yatırıp uyutsan, boş dizlerine,
Taş batmasın diye, tırnaklarına,
Gümüşten nal olsan, bilmiyor nankör.
Çay kahve demlesen, üç öğün günde,
Köy ağası gibi, oturtsan önde,
Sabah sofrasında, lavaş içinde,
Kaymaklı bal olsan, bilmiyor nankör.
Süslenmiş taç gibi, başına koysan,
Sabredip, şükredip, emrine uysan,
Köle gibi çöküp, boynunu eğsen,
Şahsına kul olsan, bilmiyor nankör.
Sığınıp rahatca, kalabildiği,
Özgürce bir nefes, alabildiği,
Koskoca ömründe, gülebildiği,
İki-üç yıl olsan, bilmiyor nankör.
Yardım edip tüttürsende ocağı,
Deynek olup yürütsende bacağı,
Bu ahvalde bir tek, tutunacağı,
Açılmış el olsan, bilmiyor nankör.
07.04.2023 ÖZCAN CAN